21 Ekim 2010

Hayat

Bir of çekmek gibi seni yazmak,
Akla ziyan; gece ile gündüzün kovalamacasında bitmek tükenmek bilmeyen hasretimsin.
Mürekkebi kan bilip damarımda gezinen sırrın,
İlle de tek hecelik şekillere girme heyulası

Biri sağımdan çekse öteki sokulur koynuma yudum çeker gibi hayattan nefes nefes solumdan.
Bir ürpertidir ki saran tenimi, masumiyetine teslim oluşum,
Güya, zannımca kaçarım senden bilmediğim yollardan.
Duygulardan yoksun, çıplak bir göz ile bakıp yabancılığın dostu olmak senden ayrı yaşamak.
Her gün yeniden sabah ezanından önce uyanıp terler içinde,
Acaba gelir mi diye, perdeyi açıp sessizce,
Silikleşen son yıldızın direnişiyle, hıçkırıklar içinde ahşap zemine yığılmak; yokluğuna inanmak.
Ağlama yar diyen bir terennüm, sazlar içinden,
Kadifeye çalan bir ses toz duman içinde,
Kırılmış gözyaşları ile dolu bir kâse umut,
Hasretine dokunup, sensizliğin ile yaşamak, mevsimler boyu buna alışmak, ölümü özlemek ardından.
Her şeyin güzeli senle var iken,
Günah ile sevabın yokluğunda da benimle olması,
İman ile dolu bir ömrün son tesellisi.
Cenneti muştulayan ilahi kelamın sesi,
Bir ömrü ecel vaktiyle yaşamanın terazisi,
Seni var edenin seni yok ettiği gibi sana alışmanın senden ayrılmak gibi ebediyet bilinci.
Hayat;
Aşk ile dirilişin tenden cana meyletmesi.


Hiç yorum yok: