Şiirler

Mecali Tükenmiş Sevda

Ah, ah, bir ah daha
Hepsi geceye dair olmalı şeytanlıkların
Çalı, çırpı ne varsa sokaklarda
Rüzgâr yetişir imdadıma, sil süpür, hadi baştan
Anlatsam kimse yok duraklarda,
Zaten geç kalmış dört teker
Canına minnet; can içinde can çeker

Gidiverir ansızın gözümün ışığı
Gün diliyle idi konuşmak meramım
Ne vardı ki isabet ettik geceye
Vakti miydi şimdi paylaşmanın
Ah, ah, hep bu nidalar
Sonu gelmez ki nerde sabahlar
Uyku boyalı kirpikleri
Rahat mıdır acep kara gözleri?
Sallanır tepeler, toprakta şahlanış
Adı deprem titretir bakışları
Son kez diyen yalvarışları
Hep unutulur gider, sabah olur, gün olur
Bir huzur diye tutturur
Vah, vah, yazık olur

Hiddetinde saklı sevdan
Elden bu gelir, dilden sakın aman
Ne olurdu, hadi biraz daha dayan
İçim dışım toz toprak, perişan
Zaten gece soğuk
Bir sıcak bakış, bir teslim olmuş tebessüm
Böyle başlasın kaldığı yerden
Mecali tükenmiş sevda__________________________________________________________________________
Gel de bir gör
Denize düşen topun peşinden ağlayan çocukları
Dalgaların gülümseyişini, kargaların alkışlarını,
Çöpçülerin kayıtsızlığını, babaların öfkelerini,
Gel de bir gör, şimdi Üsküdar’ın vaziyetini…
Selam ve kelamın susuzluğunu,
Minarelerin yorgunluğunu,
İnsanın cinnetini, cinlerin minnetini,
Sabahın sefaletini, akşamın karanlığını,
Gel de bir gör, şimdi İstanbul’un pejmürdeliğini.
Duvarlar; slogan ve tuğlalarla örülmüş duvarlar,
Sınırlar çizmekte kara ile denizin eteklerinde,
Sokaklar; kılıksız ve şekilsiz yapıların esaretinde,
Beddua söyletir bir yabancının tatsız dillerinde.
Hayatların birbirine karışmışlığı,
Gözlerin dekolte bakışları,
Farkların markalaşmışlığı
Renklerin açılmışlığı
Gel de gör, şimdi değerlerin ihtiyarlamışlığını.
Bir rüzgâr esecek olsa, savrulur akıllar,
Bir kedi mırıldanacak olsa, kuyruğundan çeker çocuklar,
Bir gazete yazacak olsa, kılıç çıkar kınından,
Bir âlim konuşsa, bir zalim haykırır karşıdan,
Sağımda günah, solumda esaret
Gel de bir gör, şimdi çık hayatın ortasından.
H.SARI
__________________________________________________________________

her şey biraz daha benziyor sana,

sanki renkler siyahla beyazı attılar üzerlerinden
attığım adımlar, içtiğim sular, güldüğüm fotoğraflar… hayret!
eskiden bu dokuları, bu tatları alamamışım,
öyle içten dinleyememişim Zeki Mürenleri…

sana bakıyor gözlerim, ışıl ışıl,
bugün biraz daha heyecanlıyım, çocukluğum var aklımda
korkuyorum; tutulacak dillerim, susacak kelimelerim,
daha gölgen dokunmadan nefesime
her şey alıp başını gidecek gibi.

her şey biraz daha sen kokuyor,
her şey biraz daha benziyor sana bu son günlerde

şu bizim sokağın pasaklı kedisi,
nasıl da sıvışır bir çitten yakayı elevermemek için
ben de koşarım köşe başlarında, ah bir de,
şimdi sen olaydın ve sobeleyeydin beni;
sağım, solum, önüm, arkam sensin diye
bak yine sen geçiyorsun sokaktan,
endamın süzülüyor ufak ufaktan,
pencereler sana açılıyor, gözler seni süzüyor,
kıskanıyorum, hayret! Böyle titremezdi rüzgarlarım
her gün biraz daha benziyor bu sokak sana
H.SARI
_________________________________________________

Yorgun bir gün…

Güneşin altında tuzlarımı sırtımdan çıkartıp, toprağa sermişim.
Çaresiz, bitap ve o kadar unutulmuş bir karınca…
Sırtlanmış dünyasını, derin düşünceler altında taşımakta…
Yorgunluk dizlerinde kelepçe olmuş,
Gözlerinde ise kırk pencere…
Hala gelmeyecek misin der gibi yürümekte…
Sıcak…sessizlik…unutulmuşluk…
Bir böcek gibi ağlamakta, kamburu çıkmış karınca.
Rüzgâr… alıp başımı gidesim geliyor,
Yön mü bıraktın bende, neden bu soruşturma.
Sabah, öğlen, akşam…sıra sende…
Gelsen…
Yorgun bir güne daha elveda…
Yedi renkten bir hatıra, ses ister sadece…
Süslenip allanmış sokaklar, insanlar…
Sıcağa karışmış dökülen renkler, bir ağır rayiha…
Adımlarım…sayıklarım…ağlarım…
Bir yol havası; karşımda gözlerin, yanımda iskele…
Her saat ortasında gelmekte vakitlerim.
Sabah…öğlen…akşam…sıra bende…
Bekler misin?
H.SARI
__________________________________________________

Ankara!


Ankara bir sır perdesi örter üzerine,
Biçaredir o, isminin arkasında kalan.
Yağmur ister canının can yerine;
Sakarya’dır o, Veli’dir o
Gözü atide yüreği sıkışmışların umududur o.
Siyasetin yeni çocuğu, cumhuriyetin emekçisi,
Köy ile şehrin tükenişi,
Derin bir hazinenin varisi
Anadolu’nun sesi mebusan-ı meclisi.
Ankara bir başkadır şimdi;
Gözleri kapalı sevmek gibidir o,
Şeklin karanlığa karışıp silindiği,
Bilinmeyen bir mananın garizelendiği,
Kum gibi karı, toz gibi yağmuru,
İnsanı kendine çeken hüzünlü akşamları
Ankara bir başka güzeldir şimdi
Dönüş yolunda aklıma ruhuma efelendiği.
H.SARI