26 Ekim 2010

Hamdi'ye...

Gözlerin uyanacak sabaha,
Sen, zemheri aylarının gökten boşalan aydınlığı
Gün ağarırken, Ankara semalarına dökülen ezan sesleri,
Bir tandır ekmeği sıcaklığında saracak seni.
Nefesin gibi kokacaksın bu uykusuz sabahlarda,

Orada, pencerenin önünde bekleyecek,
Börtü, böcek ve rahmete hasret çimler.
Eline bakacak hayat;
Gelsen ve can ile selamlasan toprağı
Çıplak tenine dokunacak çimenler
Dudaklarında duman, hayallerinde güya!
Bir uzak şehrin yabancı kılıklı delikanlısı.
Sen olmalısın oralarda…
Okuduğun tüm efsanevi romanlara, satırlara
Sırtını yaslayacaksın bu değişmez manzaran karşısında.
Sen, kâh gece, kâh gündüz, yollarını gözleyeceksin emanetlerin
Ömer, Semih, Emre, Muhammet….
Daha nicelerinin hayali geçecek bakışlarından.
Bir pencere, bir parmaklık
Sıkışıp kalacaksın duvarlar arasında
Boğulmamak için geceden sabaha
Duman, ille de duman…
Bir muhabbet tütsün diye bağrında
Çayına bahane, nağmelerine bahane…
Yollarını gözleyeceksin o en karanlık vakitte.
Bir masanın üstünde bulacaksın kendini
Bazen sere serpe bir koltukta
Uykunun en olmadık anında,
Bir bahane girecek rüyalarına, asabiyet kopunca;
“Hamdi” diyen keskin ses
“Hay senin abine” diye yankılanacak zihninin kanyonlarında
Sen, bir de güneşi soracaksın sonra pencereden bakanlara
“Isıtıyor” diyenlere tebessümün sarılacak
“Mevsimler ne çabuk geçiyor” takılacak aklına!
Duraklayıp gömüleceksin gurbetteki mezarına.
Hatıralar…geçmiş zaman…özlemler…
Yaşlılık ve geç kalmışlık sakalından damlayacak bembeyaz
Bir gece yine başlayacaksın bir gece gibi,
Ve geceler bir bir geçecek öncekileri gibi,
Sabah, senden umutlu uyanacak bahçende;
Canlar çıkacak kapıdan “akşama görüşmek ümidiyle”.
                                                            HasanSARI
(İnsanın ömründeki güzelliklere güzellikler kattığın için...Birlikte koyu geceleri aydınlattığın için...Sen ve etrafındakiler ile geçtiğin yerde bir iz bıraktığın için....)

Hiç yorum yok: