31 Aralık 2010

Bekleyen Hep Aynı Karakterde

-          “Sen”, dedi karşısındakine gözünün derinliklerine bakıp bir an önce
 kuyudan çıkmak istercesine, “korkaksın”.
-          “Korkmuyorum” dedi öteki,
 “madem üstümüzde
 zaman var,
bana
düşmez
 bu
 temizlik”.
Nehrin en uygun yerine barajlar kurar insanoğlu. Amacı, suyu uygun bir yerde toplayıp oradan ihtiyacı olan, susuz bölgelere ve topraklara dağıtmaktır. Böylece akıp giden su kontrol altına alınacaktır. Ziyan olmayacaktır boşa akan su. İki yakanın arasında bir boyun bağı gibi inşa edilen kalın duvarlar, suyu, yani hazineyi biriktirecektir. Bu birikmiş hazine de ihtiyacı olanlara yetesiye dağıtılacaktır. Böylece insan hem doğayı kontrol altına almış olacak, hem boyundan büyük işlere girişip dirayetini gösterecek hem de ihtiyaçları gideren olduğundan lütufkâr olacaktır. Bahşedip lütfünü elde edecektir insanlık onurunu…

Elbette insan lütfünü bahşederken sadece doğayı terbiye etmez. Ayrıca insani özelliklerinin içinde yer alan tüm meleksi duygularını da bağışlar. İyi niyet, samimiyet, barış, huzur, refah, adalet, herkese özgürlük, herkesin gönlüne göre bir dünya dileme, herkese öpücükler gönderme, herkesi kucaklama ve daha herkesi sevme…
Yukarıdaki bu klişeler kameralar karşısında gülücükler ile süslenince izleyiciler tarafından da gülümseyen gözlerle takip edilmektedir. Ne de olsa “söyleyene değil söyletene bak” algısı acaba bu klişelerde kendini gösterir mi diye meraklı ve de “beni de kuşatır mı” diye biraz da nefsanî bir bekleyiş doğar insanın içinde.
İşte kameralar karşısında kurulan yenidünyanın ve bu yenidünyanın yeni insanlarının karşılıklı diyalogudur bu mesajlar. Tıp ki barajlarda suyu toplayan insanoğlu gibi mikrofona sesi toplayan insanoğlu da lütfünü bahşetmek için en uygun anı bekler kameralar karşısında.
En uygun an bayramdır, seyrandır, özel gündür, ya da özel olması istenen bir kesitlik zamandır.
Yılbaşı da bu kesitin en uygun kılıfıdır. Aziz Thomas’ın ruhuna nükteler okuyan Aziz Nicholaos gelsin ve geyiklerinin boynuzları arasından tüm bahşişlerini dağıtsın… Bir kurtarıcı arayan millete “işte buradayım desin” hem de her yıl. Öyle ne zaman gelecek, bir daha gelir mi diye endişeye sevk etmeden insanlığı, her yıl aynı tarih ve zamanda gelsin, girsin yenidünyamıza.
Tıp ki her gelen azizin karakteri gibi onu bekleyenlerde aynı karakterde nedense. Bekleyenin içinde bir ümit; yeni yıl geldiğinde tüm insanlığa barış, huzur, para, bolluk ve modernlik gelsin. Zira kameralar arkasından gelen mesajların hepsi bu ölçektedir.
Bekleyen hep aynı karakterde; çünkü her yıl olmayacağını bildiği temennileri sıralamakta bir bir… Aslında temennilerinin gerçekleşmesi için geyiklerin yerine kendi içinde bir şeylerin harekete geçmesine ermemektedir aklı. Zaten buna akıl erdirse akılsız başın cezasını ne hindiler çekerdi ne de barajların etrafına diktikleri çamlar.
Bekleyen hep aynı karakterde; yeni yıl gelecek, zaman sihirli değneğini cüce büyücü gibi sallayacak, elindeki sopasından renkli yıldızlar saçan büyüler dökülecek ve dünya cennete dönecek… Kavgalar, karmaşalar sona erecek böylece de kameralar karşısından konuşan gülen yüzlü yenidünya insanımız bu kadar ulvi sözleri sadece söylediği için yine kameralar arkasından onu izleyen yenidünyanın ümit bekleyen insanları da muratlarına erecekler. Gülümseyerek konuşanlar kahraman, gülümseyerek dinleyenler de tastamam olacaklar.
Bekleyen hep aynı karakterde; geyiklerin boynuzunda zannedilen dünyanın kahramanları gibi yine dünyanın geyiklerin boynuzları arasında düzeleceğini zannedenler aman geyikler ürkmesin, sallanmasın ve kaçmasın diye hep gülümsemekteler. Böylece geyiklerin boynuzları daha da dallanıp gürleşmekte…
Yenidünyanın kameraları karşısında temennilerde bulunan insanları acaba hiç düşünüyorlar mı ki, söz ettikleri şeylerin gerçekleşmesi için ilk hareketin, ilk kıvılcımın kendileri tarafından atılması ve yakılması gerektiğini?
İnsan harekete geçmeden sadece konuşuyorsa orada bencillik başını alıp düzlüklere yayılmıştır. Sadece mesajların verildiği yerlerde toplumda bir güvensizlik ortamı oluşturulmuştur. İyi niyet altında “aman kimse kimseyi kırmasın” mesajlarının verildiği zamanlarda bilinmeli ki orada, o toplumda ciddi bir uyuşukluk yerleşmiştir.
Sadece kendine çalışan iradeler egemenlik kurmakta, aslında bütün insanlık için zenginlik istiyorum derken bunu sadece kendim için istiyorum diyen maskeler ortaya çıkmaktadır. “Herkesin gönlüne göre bir dünyada yaşamasını istiyorum” diyen bir zihniyet olsa olsa anarşist düzenin savunucusu olur. Ben “kendim için çalışıyorum, kendim için varım” diyen bir yenidünya kahramanı kendi günahı ile hareket etmekle kalmayıp herkesi bu bencilliğin çekici kollarına atılmaları için teşvik etmektedir.
Yeni yıldan boş vaatleri bekleyenler hep aynı karakterde aslında.
Bir bilseler ki onların zamandan beklentilerinden çok daha derinlerde zamanın onlardan ne kadar çok beklentisi bulunmaktadır! Acaba o zaman da yenidünyanın kahramanı olmayı mı tercih ederlerdi?

Hiç yorum yok: