Eskilerimiz derlerdi; “paranın azı da fazlası da zarar” diye. Nasıl olurdu bilemezdik ama büyüdükçe gördük ki makro ile mikro ekonomide paranın kendine bir yer bulması lazım. Yani denge meselesi. Dengeli para, denk bütçe. Şimdi Dolar için de aynı nağmeler terennüm etmekte.
Dolar çıksa bakarsın bir kesimden sızlanmalar yükselir. Piyasa ayaklanmaya başlar, “battık anam” nidaları uçuşmaktadır. İthalat meselesi…
Millet olarak çok çalışıp kendi paranın imajını ve değerini yükseltirsin ve dolar düşer. Bakarsın mızmızlanmalar devam etmektedir. “Vay anam ihracat meselesi” yandık… Yok mudur bunun orta yolu diye düşünürsün. Varsın o kadarını da ekonomistler düşünsün.
Ben sadece şunu bilirim. Dolar düşerse benim değerim de, imajım da, itibarımda düşer. Neden mi? İşte cevabı.
Bizim çocukluğumuzda mahallemizde herkesin yastık altı kasaları vardı. Bizim ailemizde de vardı. İki üç kuruş biriktirilince hemen dolara yatırılır sonra da üstüne yatılırdı. Değerlensin diye. Yani 1990’lı yıllar maalesef ki halkımızın tavuk gibi kuluçkaya yattığı, yani dolardan civciv çıkarmaya çabaladığı yıllar oldu.
Bizim ailemiz de elbette bu işlerin ortakçılarındandı. Şu kadarını söyleyeyim ki dolar artardı artmasına amma bir türlü istenilen miktara erişmezdi yastık kasalar. Ya geceleri ısıtamıyorduk paraları ya da yatağın altından bir gizli el çekiyordu dolarları.
Bizim evin gizli eli üniversite okuyan üç delikanlının eliydi. Babam (rahmeti bol olsun) bir, iki yüz doları bir araya getirince hemen tahsildeki talebelerine yollardı.
Asıl meselem benim burada.
Ben biriktirilen dolarların parça, parça eğitimime dâhil olmasıyla okudum. Yani dolar değer kazanıp Türk Lirası karşısında itibarını artırdıkça benim de kitap alım gücüm artardı. Gücüm artınca da daha çok kitap alıp daha çok okurdum. Yani dolar arttıkça ben daha çok bilgilenirdim.
Dolara endeksli bir bilgim, bilgime endeksli bir imajım ve imajımın sınırlarına dayalı bir değerim oluştu.
Eee, şimdi dolar düştükçe benim de bilgimin ham maddesi olan değerim düşmektedir. Dolara endeksli gelişimin elbet bir de inişi olmalı. Şimdi dolar düştükçe sadece piyasalar etkilenmiyor benim imajım da itibarım da dışarıdan algılanışım da değer kaybediyor.
Boşuna dememiş eskilerimiz “ne ekersen onu biçersin” diye. Toplum mühendislerinin yılarca halkımıza dayattığı yaşam kılıfları toplumun öz geçmişi ile olan bağlarını zayıflatıp yeni yaşam şekilleri üretmeye çalışmaktadır. Peki, toplum bunu gerçekten istiyor mu? Eskiden yaşadığından gerçekten ayrılmak, yeni ile tanışmak ama yeninin de kendisine onun hayatını kurtaracak yegâne olduğu gerçek mi?
Modernleşmek kısaca yenileşmek ise bu yenileşmenin içinde hangi aspirinler başımızı döndürmek için yutturuluyor bizlere?
1990’lı yıllar doların kuluçkaya yatıldığı yıları olduğu için neredeyse bütün milletimiz 10 dolardan 100 bin dolarlara kadar akşam haber bültenlerinde verilen “para piyasaları” eklerini izlemekteydi. O zaman da doların düşmesi ile değer kazanmasına ayrı ayrı sevinenler vardı, şimdi de yine ayrı ayrı sevinenler var. Toplum korkular ile sürüklenmekte, piyasaların çalkantıları ile “titre ve kendine gel” hesabına çekilmektedir.
Doların düşmesiyle benim bilgi değerim ne kadar düşer bunun hesabını ekonomistler yapadursun. Paranın alım gücünce endeksli bir toplum kurma hayali içindekilere şunu söyleyelim ki; sizlerin tasarladığı “tüketim toplumu” sadece varlığını ve tüm benliğini parasıyla ölçen insan modelini öngörmektedir.
Ne kadar çok para, o kadar çok itibar, imaj, değer, kimlik, saygı, güvenlik, cesaret, iş, imkan…..
Hadi diyelim insanlığı satın aldınız. İnsanın kafasının içindekileri de satın aldınız. Peki, bir insanın kalbini de satın alabilecek misiniz? Acaba böyle bir projeniz de var mı?
Toplumu dönüştürme projeleriniz küresel boyutta baya işe yaradı. İnsanı bitmek tükenmek bilmeyen arzu ve ihtirasları peşinde sürüklemeyi başardınız.
Hep söylediniz ya ekonomiyi tarif ederken: İnsan ihtiyaçları sınırsız ama mallar/kaynaklar sınırlı diye.
Hadi oradan demezler mi adama! İnsan ihtiyaçları sınırlıdır ama siz ihtiyaç yerine ihtirasları öne çıkartıyorsunuz. Bir de kaynakların sınırlılığından bahsediyorsunuz. Eşit mi dağıttınız ki kaynakları? Yeryüzünde herkesin rızkına kefil Olan Allah (cc)’ın kefil olduğuna siz mi yalan diyorsunuz?
Hiç inandırıcı gelmiyor. Belki dolar düşüyor bilgilerimin de dolara endeksli değeri düşüyor ama dedim ya henüz insanlığın kalbine nüfuz edemediniz. Tavsiyem, varsa böyle bir projeniz harekete geçiniz. Zira, kalbimiz aklımıza hükmetmektedir.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder