29 Eylül 2010

Demokrat Parti’nin Kapanışı (1960)

Bugün 29 Eylül, yani Türkiye’nin demokratik hayata geçişinin eşik aralığı olan Demokrat Parti’nin (DP) (1946) kapanışının 50. Yılı. Şimdilerde ortada bir demokrat parti daha var ama ne onun efendileri ne de üyeleri demokratlığı milleti köle gibi görmekten başka bir şey anlamadıklarından biz onun ismiyle cismiyle ilgilenmeyeceğiz.
7 Ocak 1946 yılında Celal Bayar, Adnan Menderes, Fuat Köprülü ve Refik Koraltan tarafından kurulan DP, liberal siyaset anlayışını takip etmesi sebebiyle ve CHP’nin ülke genelinde hızlı itibar kaybetmesiyle kısa sürede etkin bir konuma gelmiştir.
DP’yi kurulma noktasına getiren olaylara kısaca baktığımızda genel olarak CHP’nin uygulamak istediği politikaların istibdat boyutuna gelmiş olması yer alır. İnönü’nün devletçi politikaları milletin refahını artırmak bir yana dursun ülkeyi dünya ölçeğinde geri götürmekteydi.
2. Dünya Savaşı sonrası ülkemizde uyanmaya başlayan demokrasi arzusuna cevap veremeyen CHP yönetimi kendi içinde kırılma noktasına gelmişti. “Çitçiyi Topraklandırma Kanunu” görüşmeleri esnasında Celal Bayar, Adnan Menderes ve Refik Koraltan ile Emin Sazak tasarının 17. Ve 21. Maddelerine karşı çıktılar. Bu ekibin CHP gurubuna verdiği “dörtlü önerge” reddedildi. Özünde özgürlük taşıyan bu önergenin reddi parti içi kırılmaları beraberinde getirdi ve Menderes ile Köprülü, CHP aleyhine yazdıkları yazılar nedeniyle (vatan gazetesi) partiden ihraç edildi. Celal Bayar ise önce vekillikten sonra da CHP’den istifa ederek Demokrat Parti’yi kurmak için Köşk’e çıktı.  Gerekli destekler sağlandıktan sonra Demokrat Parti resmen politika hayatımıza girmiş oldu.
Özellikle işçi kesimi, esnaf ve sanayiciler ile çiftçilerin desteğini kısa sürede almayı başaran DP girdiği ilk seçimlerde (1946) 64 milletvekili çıkarmayı başarmıştır. 1950 yılı seçimlerinde de başarısını pekiştirmiş ve izlediği olumlu politikaları nedeniyle halk tarafından iktidara getirilmiştir.
Hükümeti kurduktan sonra takip etmeye başladıkları sosyal politikalar ile birlikte popülaritesi artan DP özel girişimin önündeki birçok engeli ortadan kaldırmaya ve günün çağdaş değerlerini yakalamaya özen göstermiştir. Bir yandan halkın gelir ve yaşam düzeyi artarken diğer yandan özgürlüklerin önü de açılmaya başlanmış ve özellikle basın özgürlüğü bu dönemde ilk ciddi gelişimini göstermiştir.
1954 seçimlerine gelindiğinde DP halkın milli değer ve inançlarına yönelik yaptığı olumlu katkıları nedeniyle seçimlerden güçlenerek çıkmışlardır. Zira 1932 yılında bir kararname ile Türkçeleştirilen ezan artık Arapça okunmaya başlamıştır. Ayrıca milli eğitimde de zorunlu din dersleri okutulmaya bu dönemde geçilmiştir.
Ekonomik alanda ise kalkınma hızın %12’yi geçmesi ise milletin gelir seviyesinin fark edilir derecede artmasını sağlamıştır. Bu gelişimlerin karşılığını da millet ’54 seçimlerinde sandığa yansıtmış ve DP 503 milletvekili ile yeniden birinci parti olmuştur.
İktidarının ikinci döneminde birden düşüşe geçen DP ciddi bir muhalefet ile karşı karşıya kalmıştır. Özellikle ekonomik alanda ortaya çıkan kaoslar bunun tetikleyicisi olmuştur. İlk yıllarında özgürlülerin önünü açmış olmalarına karşın bu dönemde Millet Partisi’nin kapatılması, halk evlerinin yine faaliyetlerinin durdurulması ile muhalefet partilerinin faaliyet alanlarının sınırlanması, CHP’nin mallarına halk evleri üzerinden el konması sonucu değişik kesimlerden eleştirilerin yükselmesine zemin oluşturmuştur.
1957 yılı seçimlerinde ortamdaki tüm sorunlar doğal olarak sandığa yansımış ve DP 424 vekil ile bu seçimden kan kaybederek ama yine iktidar olarak çıkmıştır. Açıkçası bu ikaz milletten Demokratlara yönelik net bir uyarı niteliğinde idi. DP’nin içindeki sorunlar bu seçimle de kapanmayınca dışarı dönük politikalarında baskı unsurunu seçmeyi tercih etmişlerdir. Basın ve üniversiteler üzerindeki baskılarını artırmışlar ve işçilerin grev hakları ellerinden alınmıştır.
Demokrat Parti kuruluşunda izlediği liberal politikayı bir yana bırakmaya başlayınca arkasına kattığı birçok kesim tarafından da dışlanmaya başlamıştır. Gittikçe artan baskılar artık TBMM içinde ve dışında sarih olarak görülmeye başlanmıştır.
DP izlediği baskı politikalarını artırmak için 18 Nisan 1960 yılında “tahkikat komisyonlarını” oluşturmuştur. Bu komisyonlar 15 meclis üyesinden oluşmakta idi ve görevleri basın ile muhalefet partilerinin çalışmalarını izleyip bunların içeriklerinin ve amaçlarının tahkikatının yapılmasıdır. Komisyonda sadece DP vekillerinin bulunması komisyonun hangi amaçla kurulduğunu ortaya koymakta yeterlidir.
Komisyonun kuruluşu 7 Nisan 1960 yılında mecliste DP gurubunun bir bildiri yayınlamasıyla gerçekleşir. Bu bildiride “CHP’nin halkı, orduyu ve ülkedeki birçok gerici gurubu da içine dâhil ederek bütün bunların iktidara karşı ayaklanmasını teşvik ettiği” yer alır.
Tahkikat komisyonlarını kurulması zaten ülkede hali hazırda ortada olan sorunları ve bunlardan rahatsızlık duyan kesimleri iyice rahatsız etmiştir. Böylece genç subaylar 27 Mayıs 1960 yılında iktidara el koyarak DP’nin on yılıklık iktidarlığına son vermişlerdir. Böylece parti süren davalar neticesinde 29 Eylül 1960 yılında tamamen kapatılmıştır.
Demokrat Parti’nin hızlı yükselişi tabii ki tesadüf değildir. Aynı şekilde hızlı çöküşü de. Marshall yardımları ile özellikle tarım sektöründe makineleşme ile başlayan bolluk çiftçinin yüzünü güldürmüştür.
1923 yılından beri uygulana gelen “denk bütçe” anlayışı değiştirilerek özel teşebbüsün önü açılmıştır. Fakat dışa açılmaya başlayan bütçe doğru kontrol edilemediğinden 1958 yılı itibariyle bütçede ciddi açıklar oluşmuştur. Bu açıkların kapatılması için ise içerde baskıcı bir ekonomi ve sosyal politika izlenmiştir.
O yıllarda yanı başımızda cereyan eden olaylar DP’yi radikal tedbirler almaya itmiştir şüphesiz. Bunlar arasında 1958 yılında Irak’ta askeri darbe ile ordunun yönetime el koyması gelir. Bu durumdan rahatsızlık duyan DP, CHP üzerinde kuşkularını artırmıştır. Bunun sonucu olarak da tahkikat komisyonları kurulmuştur. Zaten bu komisyonların kuruluşu DP’nin kendi sonunu hazırlayan en ciddi hataları arasındadır.
28 Nisan 1960 yılında İstanbul Üniversitesi öğrencilerinin ayaklanması ve buna bağlı olarak bir öğrencinin hayatını kaybetmesi ile baş gösteren olayların devam etmesi nedeniyle sıkıyönetimi getirmiştir. Bu olayların uzantıları Ankara’ya uzanmış 21 Mayıs’ta Hava Harb Okulu Öğrencileri bir yürüyüş düzenlemişlerdir. Bu olayın üzerinden bir hafta geçmeden ordu yönetime el koyarak DP’yi görevden uzaklaştırmıştır.

2 yorum:

Murat AYGEN dedi ki...

ATATÜRK’ün Zhou Enlai yoldaşı Celal Bayar’ın emanetine hiç ihanet etmemiş Sn.Nazlı Ilıcak bugünkü Aydınlık gazetesine bir Önkibar-uyum pekâlâ sağlayabilecek yapıdadır. Sn.Önkibar da, İhlâs Holding gazetesinde yazarken, aynı O'nun gibi, FETÖ'ye hiç aman vermez, kök söktürürdü.

Murat AYGEN dedi ki...

ATATÜRK'ün Zhou Enlai yoldaşı Celâl Bayar’a kulak verecek olsa, Sn.ERDOĞAN'ın GandikeMAL ile bir ‘düzeyli-birliktelik’ içine girmesi gerekiyor [bkz: «Bayar DP'lilere ‘CHP ile ortaklıktan korkmayın’ dedi» (3 sütun üzerine) başlıklı haberi, Yeni Ortam gzt., Sahibi Kemal Bisalman, Genel Yönetmen Yüksel Baştunç, Yazıişleri Müdürü Ender Erenel, Yıl 3 Sayı 742, 30 Eylül 1974 Pazartesi, Dizgi - Baskı Ortam Matbaacılık, Ankara Baskısı Halkçı Matbaası İşletmesi, s.1].