30 Eylül 2010

Ölümünün 32. Yılında Ali Nihad Tarlan

Prof. Dr. Ali Nihad Tarlan Klasik Türk Edebiyatının metin şerhi üstadı olarak bilinir. 1898 yılında İstanbul Vezneciler’de doğdu ve 30 Eylül 1978 yılında yine İstanbul’da verdi son nefesini.
Tarlan ilk tahsilini babası Mehmet Nazif Bey’den aldı. Önce elifba ardından da Gülistan ile Bostan’ı babasından okumuştur.
Fransızca ve Farsçayı talebelik yıllarından ve ilk memuriyet vazifelerinden dolayı iyi derecede öğrenmiştir. 1941 yılında İstanbul Üniversitesinde metinler şerhi alanında doçentliğinden sonra profesörlüğe yükselmiştir. Akademik olarak ilk çalışması “Leyla ile Mecnunun Mesnevisi” konulu çalışmasıdır. Bu çalışmasını 1922 yılında bitirmiştir ve aldığı edebiyat doktoru unvanıyla bu alanın ilk doktoru olmuştur.

Ali Nihad Tarlan Arap, Fransız ve Türk edebiyatlarına oldukça hâkimdir. Aynı zamanda bu dilleri de hakkıyla kullanabilmektedir. Bu dillerin kaynak metinleri üzerinde yaptığı tercüme ve incelemeleri gelecek kuşaklar için başlı başına kaynak eser hüviyetindedir. Aynı zamanda şair de olan Tarlan gerçek bir sanat eserinin “kabiliyet-heyecan ve ilim-kültürün”  bir araya gelmesiyle oluşacağını söyler.  
Akademik hayatında birçok yazıyı kaleme alan Tarlan’ın bilinen bazı kitapları şunlardır: Şeyhi Divanı Tedkik, Fuzuli Divanı Şerhi, Mehmet Akif ve Safahat, Güneş Yaprak, Kuğular. vs.
Bu eseleri içinde “güneş yaprak” isimli kitabı Mevlana Celaleddin Rumi’nin ruh ve iman ikliminden esintileri içinde taşımaktadır. Bu kitabında kendisini, çocukluğunun hikâyelerini bir bakıma dile getirmiştir. Kitabın ön sözünde Tarlan: çocukluğu döneminden kitabı yazdığı ana kadar olan yaşamı boyunca bu hikâyeleri karaladığını belirtir. Bu hikâyelerin kitaba dönüştürülmesi ise Veznecilerde’ki evlerinin yanmasıyla birlikte babasının şiirlerinin de yok olması önemli bir yer tutar. Kendisinin de aynı son ile karşılaşmasından korkan Tarlan kitabı hazırlar ve yayınlar.
3 yaşından itibaren ilim yoluna giren ve böylece sekiz yaşına geldiğinde doğu klasiklerini okuyup anlayabilen Tarlan gençlik yıllarının ilk dönemlerinde edebiyat alanının ileri gelen bir çok eserini okumuştur. Hatta dönemin yazarları arasında olan Halit Ziya, Mehmet Emin Yurdakul, Cevdet Paşa dahi okumaları arasındadır.
Divan şiirinde metin okumaları kadar en az yazma hüneri de olan Tarhan bir beyitinde;
Bulamadım yari vefa perver gam-ü hasret gibi
Bir ömürdür geldi geçti neşve-i vuslat gibi
(Hasret derdi gibi vefalı yar bulamadım, Bir ömür kavuşmak nesiyle geçti) diyerek sonsuzluğa olan özlemini dile getirmektedir.
Son olarak hazırlamaya çalıştığı “Edebiyat Lügatı”nı bitirmeye ömrü yetmeden 30 Eylül sabahı İstanbul’da vefat etmiştir. Kadıköy’de Osmanağa camiinde kılınan namazın ardından İçerenköy kabristanına defnedilmiştir.

Hiç yorum yok: