1 Eylül 2010

Referanduma Doğru Siyasal İletişim Stratejileri

Toplumun “evetçiler ve hayırcılar” olarak bölünmesi gerginlikten umar bekleyen muhalefet partilerinin işini kolaylaştırmaktadır. Gittikçe kutuplaşan halkın arasında eskiden kalma ideolojik, dini, kültürel, sosyal yapı ve bölgesel farklılıklar yeniden ortaya çıkmaktadır. Bu bölünme hatlarının belirginleşmesi demek Ak Parti’nin “kitle partisi” olma söylem ve özelliğini yaralamaktadır. Bu yaralanma da partinin hem referandum sürecinde destek kaybına uğramasına hem de referandumdan sonraki süreçte tabanının hoşgörüsünü kaybetmeye varabilecek açık bir sorundur.

Muhalefetin özellikle anayasa maddelerini görmemezlikten gelerek özellikle başbakana yüklenmesi farklı bir siyasal iletişim stratejisidir. Bu stratejinin arkasında rakibinin dengesini bozmak ve onu temel söyleminin dışına çıkarmak vardır. Bu strateji zaman zaman çok iyi tuttu diyebiliriz. Örneğin “Recep Bey” hitabına Başbakan Erdoğan “ Buyur Sayın Ana Muhalefet Liderim” diyerek cevap verseydi toplum içindeki gerilim daha az olacaktı. Zira gerilim Ak Partiye değil diğerlerine kazandırmaktadır. Çünkü gerilim arttıkça referandum Ak Partinin güvenoyu meselesi haline gelmektedir.

Bugünlerden sonra Başbakanın söylem değiştireceği kanısındayım. Daha çok ekonomik bir dil ile konuşacağı kesin. Özellikle CHP’nin “bu anayasa işsizlere iş verecek mi?” gibi elmalar ile armutları karıştıran söylemine karşı Başbakanın anayasal özgürlükler ile iş güvenliği arasındaki bağları üretecektir.

Bununla birlikte önemli bir strateji de yine Ak Parti için mevcuttur. Muhalefetin “bu pakette falanca var mı?” sorularına karşı Erdoğan gelin 12 Eylül’den sonra içinde olmasını istedikleriniz ile birlikte yeni anayasayı tam anlamıyla hazırlayalım diyecektir. Kısmen bunun mesajlarını vermeye başladı. Bunu başörtüsü mevzuunda görmekteyiz.

Böyle bir siyasal iletişim stratejisi Ak Partiye toplumsal gerginliği azaltma avantajını sağlayacaktır. Unutmamak gerekir ki toplumsal gerginliklerde insanlar iktidar partisini karşılarına alma eğilimi içinde olurlar. Bun karşın bu gerginliği kim daha az seviyeye çekeceğine halkı inandırırsa oyların rengi de belli olur.

Bu bakımdan Başbakanın bu gerginliği azaltması ve muhalefeti kendi söylemleri ile karşı karşıya getirmesi adına “gelin sizin istedikleriniz de olsun” diyeceği yeni anayasanın kapısını açması etkili bir strateji olacaktır.

Başbakan’ın en büyük avantajı karşısındaki muhalefetin tutarsız açıklamalar içinde olmasıdır. Bakıyorsunuz Kılıçtaroğlu bir yerde başörtüsüne serbestlik derken ertesi gün onlar da açsın demekte. Güneydoğuda söylediği genel affı batıda söyleyememekte. Bu avantajı kullanabilmek için muhalefeti kendi söylemi ile baş başa bırakıp anayasal reformun sağlayacağı katkıları daha yumuşak tonlarda belirtmek gerekmektedir.

Hiç yorum yok: